14 Aralık 2013 Cumartesi

Kadıköy'deki Etkinlik Örgütlenmesi...

bugün kadıköy'de olanı bir etkinlik, bir müzik festivali, bir konser eğlentisi olarak göremeyiz. bariz bir siyasi miting vardı, sadece bir siyasi partinin yapmadığı bir mitingti o kadar. müzikal bir etkinlik olarak algılamamak beni daha da rahatlatıyor, çünkü yetişebildiğim yeni türkü, kardeş türküler, bulutsuzluk özlemi -özellikle bulutsuz özlemi- hakkaten müzik yapamıyorlarmış arkadaş, nasıl baş tacı etmişsek artık. ama şöyle bir gerçek de var, hepsinin hep bir ağızdan söylediğimiz en az bir kaç şarkısı var, bunu ezberletebilmeyi becermek de büyük bir başarı elbette deyip, müzik faslını kapatıp, asıl söylemek istediklerime gelmek istiyorum...

içi boş sloganları bağırmayı ne çok seviyoruz arkadaş ya, etkinliğin olduğu yere geldiğimde saat akşam üzeri 6'yı geçmişti ve sahneden birisi kürtçe bir şeyler söylüyordu, sonra da sahneden indi, sadece onun o yetişebildiğim 3-5 cümlesi esnasında, konser alanında offlayan pofflayan, kürtçe konuşulması bile anında rahatsızlık olarak yüzüne yansımış o kadar insan gördüm ki, şaşırdım bile; hala var mı lan dedim bunlar. aradan bir iki dakika geçmeden, gezi ruhunun hepimizi ayrım yapmaksızın birleştirdiği felan söylendi, sonra cümle faşizme karşı omuz omuza sloganının kalabalığa yayılmasıyla sonlandı filan. utandım resmen.

her sahneye çıkan sanatçı önce slogan, sonra gezi ile ilgili bir konuşma, şarkı aralarında tekrar konuşma, sonrasında tekrar sloganla finiş yapmak zorunda mıydı gerçekten? hele yeni türkü'nün solistinin 'asla unutmayacağız... ethem, abdullah, ali...' deyip kalarak, isimleri unutması... ezberlemek zorunda zaten değilsin yani, neden bu kasıntılık, bu ben daha çok direniyorumculuk arkadaş, 50-60 yaşında adamlarsınız, çocuk gibi resmen ya...

konuşmacılık görevini üstlenen ince sesli hanım ablamız ve ekürisi bey abimizin konuşmalarına ne demeli peki. bu kadar boş konuşulamaz ya, lan gidin as siyaset, felsefe, sosyoloji okuyun ya, bu kadar aşağılayamaz bir insan kendini. bir de nasıl coşuyorlar, nasıl gaza geliyorlar var ya, ben hanım abla konuşma sonunda 'ben ülkemi kurmaya gidiyorum arkadaşlar, gelen gelsin...' filan diyecek sandım. sonra bey abi'nin mikrofonu alıp, 'tayyip bizden korkuyor, ona korku salıyoruz ve hep birlikte ona bütün sokakları dar edicez!' diye haykırmasına ne demeli? ya hakkaten bu nedir ya? hangi partinin şoveni oldunuz amk, bu nasıl bir çocuk dilidir böyle, utanmazlık ya bu, başka bir şey değil yani.

neyse, oldu, bitti. biz de biralarımız aldık, moda sahile yürümeye de üşendik ve kadife sokak'ta sokağın ortasında içmeye yeltendik. saat akşam 10'a geliyordu. bir, o sokaktaki evlerde insanlar oturuyor, uyuyor, ertesi sabah erken uyanıp işe gidecek, çocuk uyuyor okula gidecek, bebek uyuyor falan. yani yaptığımız kesinlikle yanlış, yapmamalıyız ki bilen bilir o sokakların kaldırımlarında yürüyecek yer yoktur, o kadar kalabalıktır yani. iki, yeni yasalarla birlikte -belki eski yasada dahi vardır, sokakta alkol kullanmama hadisesi bilemiyorum ama.- sokakta alkol tüketmek de yasak, biz bunu da yapıyoruz. hatta çöpünü oraya atan hayvanlar da var elbette gırla, bu da yanlış. üç, bütün bunlar yetmezmiş gibi orospu çocuğu polis, ananı sikeyim polis diye anıra anıra bağıran bir maceracı ekiplere de sahibiz. bu süre içinde de durmadan, sokağa koşarak girip, müdahale var, toplanın diyen salaklar da mevcuttu, zaten 5 dakika geçmedi, sokağı gazladılar, arkadaşlarımdan biri plastik mermi falan da yedi, bizim muhabbetin de içine sıçılmış oldu. -keşke moda'ya gideydik diyoruz zaten o dakikadan beri, neyse-

şimdiii, polisin bu şekilde reaksiyon vermesi doğru mu? değil. ama sana durduk yere mi reaksiyon gösterdi? hayır. saat 10'da anıra anıra küfretmeye, demokratik bir protesto diyemezsin; gezi gölgesi olmasa dahi mahalleli zaten şikayet eder seni, hatta balkona çıkar ana bacı söver bile. alkol kullanman zaten yasak ve orada boş şişeleri oraya buraya atan, çekirdek kabuklarını yere atan azımsanmayacak bir kalabalığa da sahipken, sana bir reaksiyon şart değil mi? şart. işte bu beni delirtiyor, yapma abi, hareketlerini düşün, hesapla, kararlarını buna göre ver, düşün. sonra yok bize saldırdılar, durduk yere şöyle böyle yaptılar, bize lolo yaptılar, yok kardeşim diyemezsin işte. yaptıklarını biz halkız'a sığdıramazsın, ya da fazlasını bile yaparsın, saldırırsın, sen de suç işlersin, silahlanırsın hatta ve dersin ki öyle göte böyle yarrak ama o zaman da direnişçi de olamazsın, halk da olamazsın, ama bu da bir tepkidir, yap istersen. ama ne yapacağına karar ver, saçma sapan davranıp, bize lololo yaptılar demekle olmuyor, olan senin, oradan bulunanların, mahallenin, gaz solumasına, yaralanmasına, ölmesine de sebep olabiliyor, az düşün, hatta bolca düşün.

bunun haricinde saldırmaya meraklı, direk polise elindekilerle cevap vermek isteyen, küfreden, taş atan, haydi barikatlara kalabalığını da ben anlayamıyorum. bu tavrı bir yere kadar anlayabilirim, ama 50 metre ötesindeki polise, haydi gelsene gel gel gel hadi diye bağırıp, bir biber gazı sonrası etrafındaki 500 insanın da zarar görmesine sebep olan insanların bir şekilde uyarılması, eğitilmesi gerekiyor, böyle bir tavır olamaz. bunun haricinde daha 3 gün önce ahmet atakan'ı andığımız taksim / cihangir eylemi'nde, tophane tarafındaki bir ara sokakta, belki de kış için yakacak olarak toplanan odunlara, barikata eklendi ve yakıldı, sonra oradaki mahalleliyle kavga bile edildi, ya senin ne hakkın var amk, milletin yakacak odununu talan etmeye, bir insanı değil, bir aileyi kaybettin zaten o andan itibaren, seni canavar olarak görücekler artık kaçamazsın...

şu da var; kimse direnmek zorunda da değil, direnişe destek olmak zorunda da değil. direnişe destek olanların da tek işi direnmek değil. bir insan direnişe destek verdikten sonra, gidip konser izleyebilir, bu onu iki yüzlü yapmaz. ne bu bir zorunluluk, ne de herhangi bir kimse bu kişilerin ne yapması gerektiğine karar verecek bir mercii değil.

daha yazılcak şeyler varsa da, bir bütün olarak kalsın diyerek, duruyorum. baştan beri biliyoruz, güzel şeyler oldu, hala da oluyor; ama durup, düşünüp, tartışacak, düzeltecek, onaracak, yenilenecek de çok şey var ortada, bunlar boşverilemez.


(bu yazı 15 eylül 2013 tarihinde yazılmış.)

0 yorum:

Yorum Gönder