14 Aralık 2013 Cumartesi

Karşılaştırmalı Siyaset...

ben o zaman lise 2'ye gidiyor iken, ingilizce dersinde, konu nasıl gelmişti hatırlamıyorum atatürk'e geldi. tipik bir kemalist olan ingilizce öğretmeni de, bana o zamandan beri absürd gelen şu övmeyi yaptı atatürk için, 'dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük lideridir, şu an gidin bir amerika'lıyı yoldan çevirin obama'yı bilmez, atatürk'ü bilir, dünya çapında ünlüdür o...' falan filan tutarında cümlelerdi. -o zamandan belli etmişim kendimi diyerek devam edeyim.- ben de söz alıp, hocam ne alakası var ki popülerlikle demiştim, ayrıca ne bilsinler atatürk'ü dedim bugünün amerikalıları. o da kızdı bana ne saçmalıyorsun sen şeklinde, hocam türkiye'de en iyi müziği cem karaca yapıyor diye kabul etsek mesela, serdar ortaç'ın ondan daha popüler olması gerçeğini kabul etmeyecek miyiz yani dedim, atatürk'ün popüler olması niye gerekli ki filan diye de devam etmiştim, öğretmen de beni susturmuştu en son, kendi yargılarını pekiştiren bir kaç cümle daha edip past continuous tense'lere geçmiş, hatta canı sıkılmış olacak ki to be continuous diyerek dersi sonlandırmıştı.

az önce tumblr'da gördüğüm bu post yüzünden geldi aklıma bu anım, post da bu:

“Bir ülkede; yağan Kar nedeniyle iptal edilen maç, Van’da kar altında konteynerda yaşayan insanlardan daha çok konuşuluyor!”

bunun farklı formlarını da çoğu kez görmüşsünüzdür zaten, örnekse:

'bu ülkede bihter diye bir kadın, mehmetçik diye bir kahramandan çok konuşuluyor!'

'bu ülkede nejat uygur'un ölüm haberi, demet akalın'ın son single'ı kadar konuşulmuyor!'

'bu ülkede matematik öğretmenlerinin atanamamış olması, bir ateri oyununun yeni sürümünün ülkeye gelmesi kadar konuşulmuyor!'

'bu ülkede kieslowski üçlemesi, çılgın dershane üçlemesi kadar ses getirmiyor!'

falan filan...

öncelikle bir konunun ehemmiyeti, o konunun gündemde yer ettiği alanla doğru orantılı olarak artamaz da azalamaz da.
ölen mehmetçiğe, emeğe, saygıyı hak edene öncelikle hakkını vermeye çalışman, evet sana sağduyulu bir insan görünümü verir; ama bunu başkalarının dışavurmaması -çoğu zaman- onları kötü yönde eleştirebileceğin bir alan bile yaratmayabilir. herkesin bu hadiselere senin gibi hakkını veriyor olması da o hadisenin hakkını, ehemmiyetini yükseltmez.

bunun haricinde, sidik yarışı yaptığın hadiseyi bir yüzüne vurayım da, az yüzün kızarsın:

annen ölüyor tamam mı ve senin aklında ulan be son kez bi öpemedim pişmanlığından ziyade cenazeye de amma az kişi gelmiş üzüntüsü var.

kız kardeşin evleniyor tamam mı ve senin aklında kardeşim bu adamla mutlu olur mu acaba endişesi değil de düğün için damat tarafının ne kadar harcayacağı aç gözlülüğü var.

sen bir düşeni kaldırmışsın tamam mı ve senin aklında birine yardım etmenin verdiği sonsuz mutluluktan ziyade bu yardıma kaç kişinin şahit olduğu ve çok kişinin görmesini isteme umudun var.

kardeşim sonuç olarak için dışın bir değil, sağduyuna mı güvenek amk.


(bu yazı 11 aralık 2013'te yazılmış.)

0 yorum:

Yorum Gönder